Strict Standards: Non-static method mosMainFrame::sessionCookieName() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/includes/frontend.php on line 34
Strict Standards: Non-static method hwd_vs_Config::get_instance() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/mambots/content/hwd_vs_videocontent.mambot.php on line 52
Strict Standards: Non-static method hwd_vs_Config::get_instance() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/components/com_hwdvideoshare/core/template.php on line 24
Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w0088739/besteciler/includes/phpInputFilter/class.inputfilter.php on line 457
Deprecated: preg_replace(): The /e modifier is deprecated, use preg_replace_callback instead in /www/htdocs/w0088739/besteciler/includes/phpInputFilter/class.inputfilter.php on line 459
Deprecated: Function eregi() is deprecated in /www/htdocs/w0088739/besteciler/mambots/content/mosemailcloak.php on line 72
Deprecated: Function eregi() is deprecated in /www/htdocs/w0088739/besteciler/mambots/content/mosemailcloak.php on line 89
Deprecated: Function eregi() is deprecated in /www/htdocs/w0088739/besteciler/mambots/content/mosemailcloak.php on line 101
Deprecated: Function eregi() is deprecated in /www/htdocs/w0088739/besteciler/mambots/content/mosemailcloak.php on line 120
Deprecated: Function eregi() is deprecated in /www/htdocs/w0088739/besteciler/mambots/content/mosemailcloak.php on line 133
Strict Standards: Non-static method mosHTML::emailCloaking() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/mambots/content/mosemailcloak.php on line 136
Strict Standards: Non-static method mosHTML::encoding_converter() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/includes/joomla.php on line 2365
Deprecated: Function eregi() is deprecated in /www/htdocs/w0088739/besteciler/mambots/content/mosemailcloak.php on line 133
Yazar Administrator | |
Çarşamba, 20 Haziran 2007 | |
Strict Standards: Non-static method HTML_content::TOC() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/components/com_content/content.html.php on line 525 Hala üye olmamışsınız ..! Üye olun yolumuza devam edelim ....! ŞEREFSİZBir şerefsiz tanınırken Bakaraktan anlaşılmaz Dibinden de koklanılmaz Pis kokusu hemen çıkmaz Şerefsizi ayıklarken Dener bin ton numarayı Yalan kusar sayıklarken Sallar sizde havsalayı Bir şerefsiz sizi bulur Aramadan siz pek onu Bir şerefsiz sizi yolar Anlamadan siz pek onu Şerefsizden almak zordur Verdin mi ki para pulu Onun için kalbe kordur Geri giden malı çulu En iyisi bulaşma hiç Bu türdeki şerefsize En güzeli bir tas su iç Sopa yoksa edepsize YALNIZ Yaslanacak ne omuz Bakılacak ne bir göz Dinlenecek ne bir söz Görmüyor bu deli gönül Ağlanacak ne bir yar Sığınacak ne bir yer Sönmeyecek ne bir fer Bulmuyor bu deli gönül. Yalnızlık mı kader Sarhoşluk mu beter Abraşa de ki deh Gitmiyor bu deli gönül Gelmeyince kısmeti Ne yapacak nispeti Sakin yaşar hasreti Derin yürür deli gönül Yalnız gecen günleri Düşünerek hep dünleri Bekleyerek sevgileri Sakin süsü verir gönül Ağlasa da belletmez İnsanları terk etmez Kimseye de zulmetmez Acı yaşar deli gönül Geçerken de bu ömür Tek başına düz yürür. Kalabalık görünür Yalnız gider deli gönül. Birgün gelir bitti der. Zanneder ki yoktur fer. İşte o an ah kader Oynar asıl oyununu YIL BİTTİ Parlamayan yıldızlar Yaldır yaldır yanarken Kanlar eski yaramdan İçin dışın akarken Hayat denen nehirden Bir yıl daha akıyor Ömrümdeki takvimden Bir gül daha düşüyor KİRLETİN DÜNYAYI Yaşadığım dünyada Sanki bir harp mi çıktı Acı acı sesler de Bir bet arptan mı çıktı Sanayinin pisliği Gelişmekle ilgili Geri dünya ülkesi Hiç olmadı bilgili Yerküreyi kirleten Sanki yerden mi bitti O zehir'i zerk eden Sanma bizden biriydi Dünyam dünyam ağlama Seni üzen utansın Dünyalığı adına Seni satan utansın TAMGÜN GÜVEN Yokuşlar aşağı fren sıkarken Durmayı bilmeyip gaza basarken Tek tabancasıyla dört nal koşarken Kaptırıp kopunca sürat yaparken Tamgünlük güveni ister bu ömür Kaynağında hızla akıp giderken Yalnızlığı ile sohbet ederken Sana ona buna caka satarken Yalnızdır aslında neşe tüterken Tamgünlük güveni ister bu ömür Koca şehirlerde bir pus olsa da Saflıkla var olan kabus olsa da Yüzyılda bir gelen makus olsa da Yaydığı huzurla namus olsa da Tamgünlük güveni ister bu ömür. MECNUN Acının boyutu insanı yutmaz Yüzülse koruyla yaktığı yerde Akıntısı ile ah yitikleri Taşırken içinde dağlanmış yanmış Etleri eriyip duman tüterken Onlardır ki aşkı doğru aktaran Uçuşan ruhlara acı tattıran Yok ederken bile mutlu baktıran Hayata renk veren anlam kattıran O gönüllerdir ki mecnun ve yangın Köz olup küllere dalmaya baygın Doğal ritme uzak sessiz ve solgun Canana bakıp da silinmiş dongun Ölüm kesen gibi suru olmayan Acıklı haline çare bulmayan Mecnun olmuş iken, farka varmayan Aşıklardır onlar, hiç kurtulmayan YALNIZ ADAM Yalnız adamdır o bir damda yaşar Ne yapsa da hüznü dağları aşar Kısmetini arar umuda koşar Gönlü hergün hergün çağlayıp taşar Yalnız adamdır o dinler ve susar Acı yeşerse de içinden kusar Haykırmaz gafletle alsa da hasar Eğitir de hüznü üstüne basar Yalnız adamdır o, tekten bir nefes Hüzünle parlayan, gök yıldıza eş Hiçbir zaman olmaz, olamaz kalleş Sızıyla yaşayan, gerçek çilekeş Yalnız adamdır o, sormaz hiç yaşar Yaşamın sesine, ahenge şaşar Tüketir gayretle, hür günlerini Ararken kaybolan sürgünlerini HAİN ŞİDDET2 Ah be hain şiddet, nedir bu hiddet Umulamaz oldu, kimseden medet Fonda mat renklerle, silik refleksler Sahnede sahtece büyük duruşlar Su şıpırtıları duyulmaz iken Gülün goncası da açılmaz oldu Üç kuruşa vuruşan kılıçlar çıktı Mırnavlar iç kesti heybeti boğdu Meyus günleri de rutince gördük Ebleh suratlarla duvarlar ördük Çivileri bileyip kalplere gömdük Serkeşleri de ah tuzağa sürdük Ödünç anılarda huzur aradık Bir tek düzenbaza yaşam tanıdık Alnı terleyenden her öğün çaldık Lüpten lüpürtenler oysa tanıdık Lomboz camlarından kör gözle baktık Kalender hırsıza, yarenlik yaptık Gökçek katilleri alkışla andık Acar yiğitlerden hayatlar çaldık Kaybeden biz olduk, ne de aptaldık SENİ SANA RAĞMEN Kaçamadı hızlı ve sinsice geldi Aşkın kurşun gibi plof diye deldi Hayatıyla ödediği ağır bir bedeldi Farklıydı sanki aşka yeni modeldi Senden önce yıkılmaz bir devdi Bakınca sana bir hayale erdi Anlayamadı içine yerleşen bu derdi Seni gerçekten sana rağmen çok sevdi Belki de aklına gelen en deli fikirdi Her şeyini bile isteye oynayarak yitirdi. Aldı seni senden silkti kendine getirdi. Geçmişteki kötülüğünün borcunu bitirdi. Bir onun kalp tarlası sulanmadı kurak kaldı Hasat sonunda avucunda bir tutam toz vardı Gönlünün kül olmuş elmaslarına baktı kaldı Kendi kurduğu boş hayalin derinliklerine daldı GÜZEL VE KIRŞEHİR Kırşehir, Kırşehir Bir Kürt kızı getirdi beni Gel dedim gelmedi Geleyim dedim gelme dedi Yalandı seni sevme ihtimalim Ama saftı tertemizdi seni seven halim Çok uğraştım tükendi sonra mecalim Dağıldı bulutlar bitti hayalim Sana arkadaş kalamam dedim Hala severken neyleyim derdim Seni ben kucaklama ihtimalinle sevdim Anlamadın senden değil, bendendi bu derdim AKLIM PARAMPARÇA Aklım paramparça Deniz köpükleri gibi patlıyor İçin için içime kanıyor Kalbim mi aklım mı birisi yanıyor Denizdeki abraş balina gibi Batıyorum göremedim hala dibi Bak ne hale geldi bu aşkın galibi Sense acıya boğdun sevgine talibi Serseri bir fırtına gibi girdin içime Akıttın deli balını kalbime Ellerin dokununca elime Tıktı beni kendi yaptığım hücreme GÖNLÜM AYNA İhtimal ki sensin Sen ki beni istersin Neden bilmem çekersin Çekemezsen gidersin Hele bir başlaya görsün Duygular birlikte yürüsün Eğer istemezken gelirsen Anlarım ki nankörsün İstersen gerçekten beni Ben de belki isterim seni Yok başka bir şeyse nedeni Söyle döner giderim geri Gerçekten seversen beni İnan mutlu ederim seni Tanıyamazsın yaşamadan Ruhunu taşıyan bu bedeni Sana seni sunarım Ayna yaparım bendeki beni Görürsen eğer bendeki seni Sevdiğini anlarım beni KOZA Sanrısında yalnızlığın Düzelmeye çalıştıkça Yürüyorum gurbetlerde Hüznüyle hataların Kim bilir ki beni bana Söyler mi ki seni sana Yürüyorum gurbetlere Kızılcıktan şerbetlere Kan doğranmış ekmeklere Kendine ah etmeklere Hataları yapa yapa Varamadık uygun doza Dar geliyor artık koza Ne zormuş çıkmak yaza DİKKAT Acı hüzün kıpkırmızı Çekerler mi sandın nazı Yolarlar işte kazı Çalamazsan böyle sazı Nohut kadar beyinliler Kaypaklığa meyilliler Hırsızlıkta da milliler Seninle de ilgililer Alının teri ile kazanmak Bunlara çok mu çok uzak Anlatırsan derler manyak İyisi mi sen yoluna bak Alamazsan da hızlı sonuç Olsun sen dürüst çalış Yalansız dolansız konuş Parlamasın gözünde üç kuruş IŞIK SAÇAN Ben hep zor zamanlarda Zehrin çemberinin hayatı sarmaladığı İnsanlığın ağlara düşüp ağladığı Acı akan çağlarda kendime geldim Bir geldim acıyı gördüm Bir gördüm acıyı deldim Ben hep kahırlı dağlarda Yüreklerin dağlandığı Gidip gelmeyenlere ağlandığı Kör zamanlarda zuhuru buldum Bir buldum acıya doldum Bir oldum acıyı soludum Ben hep hiçsiz sonlarda Ancak silik mat tonlarda Kan renginde uğursuz fonlarda Can renginde parlayan yıldız oldum Bir ışıldadım bir soldum Ben bir soldum ışıltılara boğuldum Umut oldum parladım Tükendim ışıksız kalıp ağladım Söndüm, yandım, düştüm, kalktım yılmadım “Işık Saçan” olsun istedim adım GELECEK Hayatın doygunluğuna karşı İnsanlığın açlığı çıkmış Nefrete akılla şekil verip Takmışlar boynuna vicdanın Anlayışsızlığı maharet sayıp İnsafsızlığı tahta geçirmişler Gamsızlığı sıradan yapıp İnsanlığı köle etmişler Uyanmasın diye uyuşturup Menfaatlerini buluşturmuşlar Bütün filizleri soldurup Geleceğin kalmadığını da unutmuşlar Çok arayacaklar soldurdukları o filizleri Yapay hayatlarının korkularıyla titrerken dizleri Ancak söylesek de dinlemezler bizleri Bugünün mağrur kendini bilmezleri YILDIZA ULAŞMAK Bir yıldızın gölgesi düştü mü üstüne hiç Acıyla sevgiyi birlikte özümsemiş İçine girdikçe hayatı hatırlatan Dışına çıktıkça hayatı hatırlatan Bir yıldızın gölgesi düştü mü üstüne hiç Binlerce güneşi içinde barındıran İçine girdikçe içini ısıtan Dışına çıktıkça aklını kavuran Bir yıldızın gölgesi düştü mü üstüne hiç Hayatın çekirdeği kadar yoğun İçine girdikçe göklere taşıyan Dışına çıktıkça dipsiz denizleri sunan Düşerse haber ver ne olur Ben de gelmek istiyorum UZAKTA YAŞAMAK Uzakta bir ışık parıldıyorsa gözlere doğru Ancak azalırsa yaklaştıkça zihne gelen çağrı Nedendir belki başarısızlığın merkezindeki doğru Yanlış ile arası olmayan düpe düz olan doğru Atılan adımlar sıralanıyorsa yanlış Anlaşılmaz anlatamamak mı anlaşılamamak mı hangisi yaşanmış Ancak kaosta bile hayatlar ileri doğru kayarmış Maharet de hep onunla hep barışık kalmakmış Parçalanırsa düşünce hücresinin parmaklıkları Çizilirmiş hayatın merkezinden geçen doğru Anlaşılırmış yaşanan mı sanal olan hayat mı doğru Gidilirmiş bir yıldızın izdüşümünde güzel günlere doğru KAYBETTİM 1 Kaybettim hiç bilmeyeceksin Kaybettin hep hissedeceksin Kaybettim ince derin bir hüzünle Kaybettin mahsun suskun bir benle Damla damla düştü acı ta içime Yeşerdi bir gecede hüzün ormanı Sabah akşam çaldı ızdırap çanı Anladım neden kovalarlar kaçanı Ben evlatlık küçük bir çocuk Ben soyağacının tepesinde bir boncuk Ben sığınabileceğin limancık Beni hissedebilseydin azıcık Kaybettim bir daha gelmeyeceğim Kaybettin bir daha görmeyeceksin Kaybettim yaralanmış bir benle Kaybettin beni kendi elinle KAYBETTİM 2 Ben evlatlık küçük bir çocuk Hüzün ormanında soyağacında bir boncuk Sığınmacı bekleyen bomboş bir limancık Sevilmeyi isteyen melankolik insancık Damla damla düştü acı ta içime Her kelime bir çekiç oldu indi kalbime Ben bunları anlatmamıştım kendime İnanmak öyle zor oldu ki kıvranan halime Kaybettim hiç bilmeyeceksin Kaybettin sadece hissedeceksin Kaybettim kanatan bir hüzünle Kaybettin solgun düşmüş bendeki tenle Korkarak yaşamaktansa korkusuzca kaçarım Kendimi bambaşka diyarlara atarım Yoksa gönlümü parçalar ızdırap çanı Ama olamadım bu gecenin kaçanı Kaybettim bir daha gelmeyeceğim Kaybettin bir daha görmeyeceksin Kaybettim kaldım yaralı bir benle Kaybettin beni kendi elinle BİTTİ Bitti bitti de gitti Aldı da gitti Elimde ne kaldı Kimbilir nereye gitti Belki iyi bir gidişti Belki hüzünlü bir işti Neyse gidildi ben kaldım Hızına alışamadan daldım Ben hep yalnız kalan Ben hep sıfırdan alan Ağlayacak hal yok Hata doluysan yorum çok Düzeltirsen kendini Dinletirsin derdini Alırsın hediyeni Yoksa dinleme boşa beni YALAN GÖNLÜM Uzak ışıyan yıldız Acaba yetecek misin beni ısıtmaya Ben ki buz dağının görünen yüzü Yaşarım içimde dökülen yapraklarla güzü Sana beni ısıt diyorum Ama bilmiyorum gerçekten mi istiyorum Çünkü senin sıcaklığın acı da veriyor Kestiremiyorum bizimkinden nasıl bir gelecek geliyor Nasıl meyveleri olur bizim ateşimizin Bir bilebilsem ah bir bilsem Birlikte yaşam şansı nedir ikimizin Bilsem de ah bir silkelensem Ne önemi var ne olduğunun Seni de beni de aynı yaratan yaratmadı mı Damarlarımızda aynı renk kan akmıyor mu Aynı hava ikimizin de ciğerlerini şişirmiyor mu Bırak diğerlerini diğerleri düşünsün İkimiz özde bir bir bir olalım Bırak huzur ve heyecanla dolalım Birbirimizi birbirimizin içine salalım Sarmaş dolaş, yangın ateş Kaynaşmış birbirine eş Uzakta olsun bizden kalleş İçinde olsam ah bir keş Yalanlarla yakan canlılar Uzak dursun saf aşkımızdan Sanrılara daldıran anlar Kaybetmesin aşkımızın netliğini Kaya gibi sağlam idim Bir ateş kayığına bindim Atacak bir yay gibi gerildim Bu ateşe karşı eridim serildim SANA DEMEDİM Sana diyemedim güzelim Bizi bize bırakmayacaklar diye Yıllar önce kaybetmişken seni Yine bırakmadı kovalayan kader beni Ne kadar küçük adımlar atabilmişim meğer Anlayamadım görüntüye neden verilir bunca değer Ben bir garip sen bir garip Ortada kalan küçük bir galip Beni vermezler bana Anlatamadım gerçek beni sana Ne imiş hayatın varlığı ve yokluğu Aslında göremedik biz tekliği ve çokluğu Arıtmadan buzdağlarını içemezsin Anlamadan hayatı zorlu yıllarla gezemezsin Kendi payına düşenlerden vazgeçemezsin Kader deyip de geçemezsin Sana anlatamadım güzelim Seni gerçekten ne kadar çok sevdim Seni korumak için kendi hayatımı verdim Ama seni ikinci buluşumda da ellere verdim. Artık ağlasam da boş İkinci şansı da yitirdik hoş Sensiz yalnız bir ben olarak yaşamaktansa insan diyor ki kaç koş Hem önümdeki hayat hem de kaçış yolu görünüyor gözüme bomboş BEN NE YANA Bilmiyorum ne yana Sen anlarsın gel bana Bırak ötsünler yan yana Ne anlatacaklar ona buna Sen ben biz diye diye Şişip dönecekler file Biz mi dedik çekin çile Onlara geldi bu hediye Hop diri diri gel bana Bilmiyorum ne yana İçiyoruz kana kana Su gibi geldi değil mi sana Ne yapsan da kanmasan Yalanlara dalmasan Onu da kandırmasan Kalbini hiç kırmasan Hop diri diri gel bana Bilmiyorum ne yana Bak geldi ayağına Düşme artık inadına Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır 0533 330 77 25
|
|
Son Güncelleme ( Cuma, 07 Eylül 2007 ) |
Strict Standards: Non-static method HTML_content::Navigation() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/components/com_content/content.html.php on line 549
< Önceki | Sonraki > |
---|
Strict Standards: Non-static method mosHTML::CloseButton() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/components/com_content/content.html.php on line 552
Strict Standards: Non-static method mosHTML::BackButton() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/components/com_content/content.html.php on line 555