Strict Standards: Non-static method HTML_content::TOC() should not be called statically in /www/htdocs/w0088739/besteciler/components/com_content/content.html.php on line 525
AHIM KALACAK
Söz :Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
Ömrümü bu rüzgarlara
Savurmamı saymazsak
Bu serseri yağmurlar da
Aklım kalacak
Yurt büyütüp divane
Gezerken mahpuslarda
Aldırmadan yürüyende
Ahım kalacak
Yoruldum ve yanıldım
Vuslatların izinde
Beyhude kederlerde
Sözüm kalacak
Bu dünyadan gidilir gidilmesine de
Günlerin yakasında elim kalacak
Aldırmadan yürüyende ahım kalacak
AŞK BİZE KÜSTÜ
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
I
Biz bu kentlere sığdık da,
bu kentler bize sığmadı Asiya!
Ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında;
arttıkça yalnız, sustukça silik...
Ay ışığı gölgeleri büyüttü,
son kuşlar da vuruldular dağlarda.
Yakamozları söndü sahillerin,
ışıkları evlerin;
Kaldık...
Kırık bardaklar gibi,
içilmiş sulardan geride
buruk bardaklar gibi...
II
bir bedeli vardır elbet
cennetini çaldırmanın;
ömrünü yetim bir bebek gibi
bırakmanın bulvarlara,bozgunlara
ve yanlış yalan aşklara…
Bir bedeli,
bu kuşatmaların,
ilkyazları kurşunlatmaların...
Biz bu kentlere sığdık aslında,
bu kentler bize sığmadı Asiya,
ah, son kuşlar da vuruldular dağlarda!
III
Ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun
sefalet seferlerinin ayazı;
belki yalnız geçireceğiz artık kim bilir,
batan gemiler gibi
yiten aşklardan geride,
kalan her kışı, güzü ve yazı.
Ay ışığı gölgeleri büyüttü.
Ayrılıklar eskidi, biz eskidik,
aşk bize küstü Asiya...
Aynı Göğün Ezgisi
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Kızılırmak
Abdülselam daha aşksız ve kitapsız
Lisede ipince esmer yürekli bir oğlan
Bu yağmur nerden gelir sular bulanır
Bu çığlık nasıl büyür yürek daralır
Bu kavga ne de bıçkın meydan aranır
Aranır Abdülselam
Bilmez bir oğlan
Diyarbakır'ın göğsünde
terli bir akşam
Daralan sokaklarda
bir yaşamı çaldılar
Abdülselam kardeşimi
arkasından vurdular
Koştum kan mevsiminde erken
sarıldım
Bir kanlı geçitte vuruldum kaldım
BANA BİR GÜL VER
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
Kendimin ellerinden tutunca
İçimden nehirler gibi akmak geliyor
Yollara çıkmak
Yolculuklara bakmak geliyor
Buralardan böyle
ceketsiz kaçmak geliyor
Bak Palandöken Dağları'nda
Karlar erimiş
Teknelerle kol kola bir bahar
Sulara inmiş
Dağlar için sular için
bana bir gül ver
Avuttuğum düşler için
bana bir gül ver
Söküldüğüm günler için
bana bir gül ver
Yıllarım sırılsıklam
yağmurlar giymiş
Günlerin avlusuna
yeni yeni çocuklar inmiş
Dağlar için sular için
bana bir gül ver
Avuttuğum düşler için
bana bir gül ver
Söküldüğüm günler için
bana bir gül ver
Ben bütün yeşillerimi
İnatçı ayazlara çaldırdım
Sen kendinin ellerinden tut
Kendine benim için bir gül ver
BOZGUN
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
Biz bu kentlere sığdık da
Bu kentler bize sığmadı usta
Ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında
Arttıkça yalnız...
Sustukça silik...
Ay ışığı gölgeleri büyüttü
Son kuşlar da vuruldular dağlarda
Yakamozları söndü sahillerin
Işıkları evlerin...
Kaldık kırık bardaklar gibi
İçilmiş sular gibi
Biz bu kentlere sığdık da
Bu kentler bize sığmadı usta
Ah usta....
Bir bedeli vardır bu kuşatmaların
İlk yazları kurşunlatmaların
Bir bedeli vardır elbet
Cennetini çaldırmanın
Kaldık kırık bardaklar gibi
İçilmiş sular gibi
Biz bu kentlere sığdık da
Bu kentler bize sığmadı usta,
Ah usta...
Ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun
Sefalet seferlerinin ayazı
Belki de yalnız geçireceğiz artık kim bilir
Batan gemiler gibi yiten aşklardan geride
Kalan her kışı, güzü ve yazı.
Ay ışığı gölgeleri büyüttü
Ayrılıklar eskidi, biz eskidik
Aşk bize küstü usta...
DAĞINIK GAZEL
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
Göç
geçer...
Geçer ayrılıklar baladı.
Bize böyle pay kalır.
Bize böyle pay kalır...
Ağla sömürgem... Belki dönemem!
Oralarda usul usul
talazlanan nehirlerde yaz kalır;
kış yanar, düş üşür yüreğimde.
Ağlarım, gözyaşım beyaz kalır...
Sonra askerler yeniden
kuşatırlar aşınmış kaleleri.
Bin “hawaar “parçalar gecenin döşeğini.
Ocaklar iniler, yas büyür,
orta yerde kan kalır;
Dıngılava’da peştamallı
çocuklar havuzlara işerler;
gözlerinde bir mahmur özlem kalır.
Derken bir Ankara,
bir poyraz beni döve döve içeri alır.
Yollar da giderek uzaklaşır...
Giderek uzaklaşır.
kuşlar inkâr edilir,
gökyüzü yağmalanır;
ben büyürüm bu kederle
kalbim uslanır...
Ağla sömürgem!
Ağla ve kucakla kumral delikanlını.
Buralarda çatılmış
bir tüfeğim böğrümde taflan kalır.
Şimdi Kızılay’da oturmuşum
hasretin kancasında;
geçer zaman, geçer yıllar,
günlere bir yeni hazan kalır...
Ağla sömürgem...
Sen hep mağlup bir ağlayışta,
ben uzak susarım
bu mağlubiyet için hep anlayışta.
Bak, çöpçüler bu geceyi de
piç edip süpürdüler.
Ben ise haber değeri bile olmayan bir haykırışta,
özleminle hâlâ bir yakarışta...
Ağla, ben de ağlarım
gözyaşlarım özlemine az kalır.
Buralarda nem var;
nem varsa sende kalır!
Daha çağırırken beni,
anı bile kalmaya tenezzül etmeyen
dağ dorukları,
sömürgem yaslar durur
sesime kırgın ayrılıkları…
Ben gittim ve yittim!
Oralarda usul usul
talazlanan nehirlerde yaz kalır,
yaslarım günleri yüzüme
gözyaşım beyaz kalır.
Burada yıllar küfürle uğurlanır.
Ben büyürüm içindeki haylaz çocuk uslanır
Ağla sömürgem...
Buralarda döne döne-mem!
Artık bir yeşile dolmasak da
anılardan haz kalır.
Sen de bir zaman duyarsın
bir gün bir taze mezar kazılır:
A r d ı n d a b i r d a ğ ı n ı k
g a z e l i l e , k ü l i l e
A n k a r a ’d a
b i r ö l ü y ı l m a z k a l ı r...
Dağlarda Ölmek İsterim
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Ferhat Tunç
Ömrümde Nice Sızı Var
Kışların Önü Sonu Var
Kalbim Kuşatmalarda Dar
Dağlarda Ölmek İsterim
Kaç Mevsim Ağladım Kaldım
Tutuşan Özleminle Yandım
Kentler Zalimdi Ben Dayandım
Dağlarda Ölmek İsterim
Ben Ateşten Hınçtan Doğdum
Üç Beş Kuruşa Kul Oldum
Yetmedi De Mahpus Oldum
Dağlarda Ölmek İsterim
Kaç Mevsim Ağladım Kaldım
Tutuşan Özleminle Yandım
Kentler Zalimdi Ben Dayandım
Dağlarda Ölmek İsterim
DİYARBAKIR HASRETİ
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Ahmet Kaya
Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen.
Sevince ölesiye sevilir kalınırdı
Gidince kırılmış bir dal gibi gidilirdi
Sonra
Şehirler uyur kalbim örselenirdi.
Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen.
“Ne acılar anladı beni yar ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen.”
Gidince upuzun kırılmış dallar gibi
Üşürdü ömrümüz saçakta kuşlar gibi
Kederden
Geberten hasret ezberlenirdi.
Ne anılar anladı beni yar ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen.
Geliyorum köpekler gibi acı çekerek
Geliyorum hasretinin gözlerinden öperek.
EY HAYAT
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
Ey Hayat
Sen şavkı sularda bir dolunaysın
Aslında yokum ben bu oyunda
Ömrüm beni yok saysın
El oğlu sevdalardan dem tutar
Aşk büyütür yıldızlardan
Seninse düşlerin yasak dokunamazsın
Birini sevmişsindir geçen yıllarda
Açık bir yara gibidir hala
Hala çok özlersin onu ağlayamazsın
Ey Hayat
Sen şavkı sularda bir dolunaysın
Aslında yokum ben bu oyunda
Ömrüm beni yok saysın
Tırmandıkça yücelir dağlar
Sen mağlupsun sen ıssız
Sesinde çığlıklar boğulur
ama bağıramazsın
Birini sevmişsindir geçen yıllarda
Açık bir yara gibidir hala
Hala çok özlersin onu ağlayamazsın
Ey Hayat
Sen şavkı sularda bir dolunaysın
Aslında yokum ben bu oyunda
Ömrüm beni yok saysın
GİDERSEN
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Kızılırmak
Gidersen hani sığınaklarım?
Eksilir, zarar kalırım…
Kalırım!
Yeni günün tenine dağılır yaralarım.
Sana yağmur diyorum…
Uzun boylu umuttun,
tadında unutuldun.
Nerde büyük uçurumların,
kış suların, yaz uykuların?
Sana yağmur diyorum ıslaklığım bundan.
Yağ da ıslanalım, ama uslanmayalım,
uslanmayalım!
Gün, vursun yükünü gecenin hırkasına;
yol, vursun sesini uzaklığın pasına,
sesime kibrit çaksan tutuşacağım…
Sargısızım,
çoğalırım,
çoğaldıkça arsızım!
Sana yağmur diyorum…
O an…
İşte o an,
ey bizi ayrı takvimlere düşüren zaman,
yere bir bahar dalı düşmüş gibi mi olur?
Sıradağlar mı tutuşur bağrının orta yerinde?
Yeter, kan sıçratmayın sabahın seherine;
Boğulursunuz…Boğulursunuz!
GÜNLERİN YAKASINDA ELİM KALACAK
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
Ömrümü bu rüzgârlara savurmamı saymazsak,
bu serseri yağmurlarda aklım kalacak.
Yurt büyütüp divane gezerken mapuslarda,
aldırmadan yürüyende ahım kalacak!
Hep özgür gezdim tutkuların içinde.
İğde kokularında anılarım kalacak.
Bütün öpüşmeler şimdi bir yalan belki;
saçlarında kadınların kokum kalacak…
Yanıldım ve yoruldum vuslatların izinde;
beyhude kederlerde sözüm kalacak.
Ölüp gitmek belki hiçbir şey ama;
günlerin yakasında elim kalacak…
Her Mevsim Bahardır
Müzik : Ferhat Tunç
Şiir : Yılmaz Odabaşı & Ferhat Tunç
Her mevsim bahardır yine de
Ay doğar, gece uçurum gibi gelir
Doludizgin tayların yeridir yerim
Orada hüsran terli toprağım
Susarsam düşerim ıslatır toprağı terim
Her mevsim bahardır yine de
Siz boğdunuz hayatı
Savruldu aşkların külleri kalplerimizden
O sevinçler
Göz kırparak geçtiler düşlerimizden
Çekin artık
Çekin artık gölgelerinizi günlerimizden
Ey Munzurum, rüzgarım, aşkım,I şarkım
Gel beni kurtar
Her yağmura savrulan
Islak kanatlı kuşları kurtar
Bilinir dışarıda zemheri vardır
Ama barış için, kardeşlik için, aşk için
Her mevsim bahardır yine de
Hallaç_I Mansurun küllerinden geliyoruz
Şeyh Bedrettin kederinden
Kawa’nın ateşinden
Pir Sultan’ın cüretinden geliyoruz
Geliyoruz kalplerimizde bahar
avuçlarımızda dünya
Geliyoruz yorulmuş yorgunluklarla
Büyüyen ağıtlarla
Çoğalan çocuklarla
Ağrıyan anılarla
Geliyoruz kalplerimizde bahar
Avuçlarımızda dünya
Her türküyü çalmaz bizim parmaklarımız
Her halaya çırpınmaz bizim mendilimiz
Geliyoruz her mevsim bahardır yine de
Her türküyü çalmaz bizim parmaklarımız
Her halaya çırpınmaz bizim mendilimiz
Kalan telli kırık bir saz
Telli şeytan dilimiz
Pis Sultanlar bizim pirimiz
Buğulu Atlas
Müzik : Ferhat Tunç
Şiir : Yılmaz Odabaşı
Göğünde Aç Kartalların,
Atmacaların Yarıştığı Tenha
Bir Atlastan Geldim
Kıyamda, Kıyamette Namluların
Kuytu Dağlarla Öpüştüğü
Bir Atlastan
Kanla Çizilmiş Ve Kanı Pıhtılaşmış
Bir Atlastan...
Yılları,Yolları,Yaşları Yok
Gurbet Yüzlü Adamlardan
Sur Diplerinde Bıçaklanan Aşklardan!
Yaşamı Hiç Bilmeden Ölümü Ezberleyen
Badem Gözlü, Sıtmalı Çocuklardan
Yazgısı Uçurum Çocuklardan....
Zarif Dicle'de Ve Asi Fırat'ta
Sıska Keleklerde, Kıl Çadırlarda
Güneşe Sataşan Adamlardan
Ve Mendillerde, Halaylarda
Gülüşleri Kundaklanan Hayatlardan
Yazgısı Uçurum Hayatlardan...
Darmadağın Yılları Hüzne Satılmış
Burunları Hızmalı,Şarkıları Figan
Doğurgan Ve Mübarek Kadınlardan
Yazgısı Uçurum Kadınlardan...
Orada Şarkılar Akar Katran
Akar Kan...
Orada İhlal Ve İflah Olmaz Vatan!
Her Kedere Her Sürgüne İlmek Oldum Bir Zaman
Poyrazların Yamacında Bendin Aşan Sel Benim
Kuşatıldı Ufuklarım Lal Da Kaldım Bir Zaman
Ormanların Kuytusunda Gizli Açan Gül Benim
Kalktığım Yerde Çığlık Düştüğüm Yerde Mayın
Kelepçenin Çeliğine Rehin Düşen Can Benim
Aşk Oduyla Tutuşup Göğe Döndüm Biz Zaman
Kurşunlarla Delik Deşik Yama Tutan Ten Beni
KENDİNE BENİM İÇİN BİR GÜL VER
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
Kendimin ellerinden tutunca,
içimden nehirler gibi akmak geliyor;
yollara çıkmak, yolculuklara bakmak geliyor.
Geberesiye içip salaş meyhanelerde,
buralardan böyle ceketsiz kaçmak geliyor
Bak, Palandöken dağlarında karlar erimiş,
teknelerle kol kola bir bahar sulara inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Bir gül ver söküldüğüm günler için
Bak, yıllarım sırılsıklam/ yağmurlar giymiş,
günlerin avlusuna yeni yeni çocuklar inmiş;
dağlar için, sular için bana bir gül ver.
Avuttuğum düşler için bana bir gül.
Bir gül pusulasız gemiler, sökülmüş günler için...
(Ben bütün yeşillerimi inatçı ayazlara çaldırdım;
sen kendinin ellerinden tut
ve kendine benim için bir gül ver.)
KİRALIK KEDER
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Edip Akbayram
Dicle kadar kurudum
Ne sustum ne konuştum
Çöplükte bir gül gibi
Böyledir savruluşlar
Ben yaktım yangınımı
Ben inledim, ben izledim
Ölüm, seni gözledim
Ömrümde çırpınışlar
Şimdi kim anlar beni
Soğuk hayat, soğuk duvar
Sıcak bir şey özledim
Kalmadı başlangıçlar
MARTILARLA RANDEVU
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Edip Akbayram
Uzaklarda kara gözden bir selam vardı,
saramadım, soramadım ömrüm zarardı.
Artık bu ayrılıklardan kalbim usandı,
bir gökyüzü, bir duvar, bir resmin kaldı.
/Oysa dünya ne geniş, koğuşum dardı.
Bıraksalar martılarla randevum vardı.../
Çömeldiğim avlularda düşler sarardı;
o muhteşem dostluklardan şimdi kim kaldı?
Hançerlendim akşamların alacasında.
Ne yaşadım ne öldüm, ömrüm talandı!
Oysa dünya ne geniş, koğuşum dardı.
Bıraksalar martılarla randevum vardı...
MAYIN HATTI
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
Bunlar,
Aşkların vurgun yediği gündüzlerde
Isıttığım sokakları soğutacak
Öptüğüm kadınları ağlatacaklar
İşte bunlar diyorum bunlar
Bizi çıldırtacaklar
Mayın hattında bunlar
Mayın hattında ömrüm
Olur olmaz gülmeyin
Yaralanır düşerim koğuşlara
Umrumda mı gelmeyin
Gider tüfek çatarım dağda
Hiç ardıma düşmeyin
Efkarıma ilişmeyin
Çünkü kısa bir öyküdür hayat
Uğruna upuzun acılar çektiğimiz
Kısa bir türküdür
Bir kez daha söylemek için
Delirdiğimiz
Sen Ateş Ol
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Ferhat Tunç
Tenim tenimde ben sana haldaş olayım
Bir yaprak gibi dalına sarılayım
Ahını ahıma kat sevdan olayım
Sesime bir düğüm at sesine tutunayım
Sen ateş ol ben yanayım
Sen yaz ol ben ayaz kalayım
Uzasın gölgeleri şu ışıkların
Sen tutukla ben hükümlü kalayım
Gözlerin gözlerimde ben sana kurban olayım
Uğruna yorulayım uğruna yanılayım
İçimde fırtınalar rüzgarın olayım
Sesini sesime kat sesinde boğulayım
Sen ateş ol ben yanayım
Sen yaz ol ben ayaz kalayım
Uzasın gölgeleri şu ışıkların
Sen tutukla ben hükümlü kalayım
YAKARIM GECELERİ
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Ahmet Kaya
Bu aşkın nüshası rüzgarlarda
Aslı bende kalacak
Bizi hasret saracak
Bulutlar çıldıracak
Ayrılık başımı döndürüyor
Kavuşmayı özlettin
İntiharlar kuşandım
Bu aşkı sen kirlettin
Geçtim borandan kardan
Yitirdim bahçeleri
Ellerimi tutmazsan gülüm
Yatamam geceleri
Bu aşkın nüshası rüzgarlarda
Kahrı bende duracak
Sende ihanet gülüm
Bende matem kalacak
Bu aşkın efkarı şarkılarda
Yüzün bende solacak
Bizi zaman yenecek
Ve anılar kalacak
Geçtim borandan kardan
Yitirdim bahçeleri
Ellerini tutmazsam gülüm
Yatamam geceleri.
YENİK SERÇE [ADI NEVİN]
Söz : Yılmaz Odabaşı
Müzik : Onur Akın
O kanadı kırık bir kuştu
Beyaza vurulmuştu
Kimseler görmedi başka renk sevdiğini
Kimseler görmedi kirlendiğini
"Kendini martılarla bir tutma" derdim
"Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun"
Beni böyle bırakıp gitme ne olursun
O kanadı kırık bir kuştu
Gülümserken vurulmuştu
Kimseler görmedi öpüştüğünü
Kimseler görmedi kirlendiğini
Adı Nevin, şarap içer
Yağmur giyerdi geceleyin
Adı Nevin, şarap içer
Hüzün kokardı geceleyin
O şehrin bütün sokakları dar yapılmıştı
Biz yan yana yürümeyelim diye
İnsanları dar yapılmıştı
Ama biz yürürdük yan yana
Yana yana yürürdük
Adı Nevin, şarap içer
Yağmur giyerdi geceleyin
Adı Nevin, şarap içer
Hüzün kokardı geceleyin
Adı Nevin, şarap içer
Ve ağlardı geceleyin
|